Her sevgi biraz bencilliktir!

İnsanın var olduğu ve var olacağı bütün yıllar süresince duygunun, sevginin ve aşkında hayat bulacağı su götürmez bir gerçektir.Ancak insanlar hayatlarında hep olan ve çoğu zamanda yine hayatlarına yön veren bu kavramların tanımını kesin olarak yapamazlar.Bende bu yazımda kesin olmamakla beraber bu kavramlardan ‘Aşk’ a kendi tanımımı getirmeye çalışacağım.

Aşk kimi insana göre geçici bir heves, kimisine göre sevginin en yoğun hali ve bazısına da hayatın tek uğruna yaşamaya değer ögesidir.

Ben bunu birazda mühendis gözüyle fiziksel bir nitelik kazandırarak anlatmaya çalışacağım.Nasıl mı? Şöyle ki; 

Bir kadın ve bir erkek düşünün birbirleri için yaratıldıklarına inanıyor ve birbirleri için tek çıkar yol olduklarına kendilerini inandırıyorlar. Hal böyle olunca dünyada pek umurlarında olur mu? Hayır. Başlıyorlar sadece iki kişinin sığabileceği, ama kesinlikle üçüncü bir kişiye ait olmayan duvarlar örmeye. Sonuç gerçekten muazzam! Ortaya yalnızca içeriden açılır, bir oda bir kapılı bir kalecik çıkmışlar haberleri yok. Kapılarının ise tek anahtarı var, o da işte ‘kapı olurda anahtarı olmaz mı?’ demesinler diye. Gençler bu duvarlar içinde günler, aylar (hatta bazen yılları dahi bulduğu olur) boyu bencil bir mutluluk ve sefa içinde yaşarlar. Kendilerinden başka hiç kimsenin eksikliği ve ihtiyacını hissetmeksizin.! Sonra bir an gelir ki artık sıkılmalar başlar, öfler, pöfler…

Bir taraf artık daha fazla tıkılı kalmak istemez, bu başta büyük ve emsalsiz bir şevk ve ‘aşk’la inşa ettikleri duvarlar içine. Öyle bir an olur ki; Bir zamanlar kapı olurda anahtar olmaz mı, neden ihtiyaç olsun ki diye düşündükleri anahtarı kapma yarışı başlar aralarında. Ve her kapışma gibi bununda bir kazananı olacağı gerçeğinden hareketle nihayetinde biri anahtarı kapan şanslı kişi olur, anahtarı kaptığı gibi kapıyı açıp varlığını şimdiye kadar özümseyemedikleri gerçek dünyaya sıvışıverir. İçerdeki sormaya dahi fırsat bulamaz nereye, dönüşü olacak mı bu gidişin diye. Ancak çok geçmeden gerçeğin farkına da varır ki çıkan anahtarı almış ve kapıyıda kapamıştır en sessizinden. Çünkü giden her zaman her şeyiyle gitmek isterde ondan almıştır anahtarı. Orayı beraber yaptıklarının ayrımıyla değil, her şeyin içerde bıraktığının suçu olduğunu kendine kabul ettirdiği için kapar kapıyı da aslında. Cevabı da hazırdır gidenin: Neden döndün bakalım diye senelerce ihmal edilmiş olanlardan sorular gelmeye başladığında, ‘neden o kadar sevdiğini söyleyip aşkından öldüğün insanı şimdi sen yalnızlığa hatta inşa ettiğiniz o fildişi kuleden çıkmanın başka bir yolunu bulamazsa kalan, ölüme terkediyorsun?’ dediklerinde.. Cevabı da elbetteki tam da şimdiye kadar yaptıklarının saçmalığını da tasdikler basitlikte ve ‘Artık sevmiyorum’ dur.

İşte gününüzde aşk bu biraz, öyle değil mi?

En başta nasıl size karşı ‘seni seviyorum’ sözüyle gelişlerini haklı gösterdiyseler, gidecekleri zamanda ‘artık sevmiyorum’ sözüyle gidişlerini mazur göstereceklerdir.

Aşk, sevgi güzel nimettir yaşamayı bilene, hakkını verebilecek olana. Evet aşk gerçekten de en yoğun halidir sevginin, ancak her aşk eskir ve azalır. Kimbilir bir gün son da bulacaktır. Ama sizler birbirlerinize olan saygınızı muhafaza edin, kaybetmeyin.. Biz de bunun farkında olalım..

Yorum bırakın